Merinos'un kardeş şirketi SASA, polyester üretiminde gözünü zirveye dikmiş durumda. Küresel pazarın yüzde 3’ünü üretmek için 3.65 milyar dolarlık yatırıma hazırlanıyorlar.
Erdemoğlu Holding… Onları holdinglerinin isminden çok markaları ile tanıyoruz… Merinos, Dinarsu, Padişah, Efsane Halı, İmparator Halı… Ve elbette Sasa! Sabancı Holding'den 2015'te satın aldıkları Sasa Polyester… Erdemoğlu Holding, parça makine halısında sadece Türkiye'nin değil dünyanın en büyük üreticisi. Dünyada üretilen her 100 halının 5'i onlardan. Şimdide dünya polyester üretiminin yüzde 3'ünü tek başlarına karşılamak için kolları sıvamış durumdalar. Otomasyonla zenginleştirecekleri yatırımla Çin'le de dövüşmeye hazırlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Huber Köşkü'nde verdiği iftarda, “Bugün bir vatandaş benimle görüşmeye geldi. Bir fabrika satın almış. 3.65 milyar dolarlık yatırıma hazırlanıyormuş. Bana, 'Yeni fabrikamızın açılışını siz yapar mısınız' diye sordu. Tabii bu soru beni uçuruyor” dediği işadamı; Erdemoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu ile konuştuk…
Erdemoğlu şirketlerinden hem Merinos hem de SASA halka açık. Rakamlar net... Kamu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yapılan açıklamalarda SASA'nın kullandığı ana hammadde PTA, MEG ve polimeri üretmek için bu dev yatırımı gündeme aldıkları, yatırımlarını güncellenen verilere göre 8 yılda tamamlayacaklarını belirtiyorlar. Yatırım tutarı 3 milyar 658 milyon dolar yani 12 milyar 803 milyon lira! Ayrıca 2019'da SASA'nın cirosunun 1 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Bu dev yatırıma giden süreci ve Erdemoğlu Holding'in kilometre taşlarını İbrahim Erdemoğlu'nun kendi sözleri ile aktarıyoruz:
Arı bir işi yapar onu da tam yapar
Arı bir işi yapar, onu da tam yapar. Bir işi tam yapmadan, başka işe sıçramak maymun iştahlılıktır. Rahmetli babam Adıyaman Besni ilçemizde dokuma işçiliği yapıyordu.. Besni, 1932'ye kadar Gaziantep'e bağlıydı. Adıyaman sonradan il olduğu için biz hep Gaziantepliyiz deriz. Babam 6 yıl el işçiliği yapıyor. Evlenmesine bile rahmetli Ömer ustası yardımcı oluyor. İki yatak, yorgan, yastık. 1950'li yıllarda evlenmek için yapılan hazırlık bu. Sonrasında işler bozuluyor, işsiz kalıyor. Evinin iaşesi için babam bohçacılığa yani çerçiliğe başlıyor. Anadolu'nun değişik yerlerinde halı pazarlıyor. 1962'de Eskişehir'de toptancılık yapmaya başlıyor. O zaman evimiz Besni'de. Sonra, 1970 yılına biriktirdiği paralarla Gaziantep'te iki kilim tezgahı alarak üretime başlıyor ve Gaziantep'e taşınıyoruz. 1983 yılında da bir halı tezgahı alarak halıcılığa başlıyoruz. 3 makine, 7 makine derken büyütüyoruz…
Bunlar yerli makineler. 1992 yılında yurt dışından kullanılmış makineler getirerek iplik tesisi kurduk. O yıl ben Almanya'daki Domotex Halı Fuarı'na gittim. O zaman Türkiye'de halı firmaları var 5-7 milyon dolarlık ihracat yapıyorlar. Dışardan kendilerini dev aynasında görüyorlar. Dünyaya çıkıp Domotex'e baktığım sektörün devede kulak değil devede kıl olduğunu gördüm. 300 milyon dolar ihracat yapan firmalar vardı. Belçika'nın ihracatı 2 milyar doları buluyordu. O zaman kendimize dedik ki, 'Halı Türk kültürü, ama dünyada söz hakkımız yok. Neden söz hakkı almayalım'. Arazimizi, yatırımlarımızı bu hedefe uygun şekillendirdik.
Merinos, halıda piyasa yapıcısı gibi hareket etti
1996 yılında Gaziantep'e ilk teknolojik makineleri biz getirdik. 7-8 makinenin yaptığı işi, bu makineler tek başına yapabiliyordu. İnanılmaz bir maliyet avantajı sağlıyordu. Biz dünyanın kullandığı teknolojiyi Gaziantep'e getirdiğimizde, kentte bu işi yapmak isteyenlere fabrikamızı açtık. Makinelerimizi gösterdik. 'Bakın dünyada bunlar oluyor' dedik. Gizlemedik, yönlendirici olduk. Bir tür piyasa yapıcısı gibi hareket ettik. Bizim bu atağımızla Gaziantep'te halıcılık önemli bir ivme kaydetti. Gaziantep halıcılığı bugün dünyada yüzde 35'lik pay sahibi oldu. Bunun temeli Merinos'tur.
Dünyadaki en iyi markalarla çalışıyoruz. Halı da müşterimiz arasında Wal Mart ve Avrupa'nın en önemli zincirleri var. Dünya çapında bir firma olmak istiyorsanız önce mutfağınızda bunun gerekliliğini yapacaksınız. Kafanız büyük, kollarınız küçük kalırsa olmaz, sürdürülebilirlik, alt yapı, insani değerler, bunlar önemli. Biz ne lokal ne ülke ölçeğinde baktık, her zaman tüm dünya ölçeğini göz önüne aldık. Eğer günümüz ekonomisinde dünya ölçeğinde rekabet edebilecek alt yapıya sahip değilseniz geçici olarak başarılı olur ve kendinizi kandırırsınız. Dünyaya mal satamazsanız, kaliteniz ve fiyatınız o rekabetçilikte olmazsa başarılı olma şansınız yok. Diğer türlüsü sadece korumacılıkla olur. O da zaten devleti çökertir.
Rusya tesisi ile birlikte dünyanın en büyük üreticisi
Bugün Gaziantep'in halı ihracatı 2 milyar doları geçti. Kent ihracatının yarısından çoğunu halı ve onun bağlantılı olduğu iplik gibi ürünlerle sağlıyoruz. Makine halısı iki tür. Biri parça, diğeri duvardan duvara halı. Duvardan duvara da biz dünyada önlerde değiliz. Ama parça halı dediğimizde dünyanın en büyük üreticisi Türkiye, yani Gaziantep. Şu anda dünyada üretilen parça halının yüzde 5'i Merinos tesislerinde yapılıyor. Rusya'daki tesisimizle birlikte bu orana ulaştık. Dünyadaki en büyük üretici biziz.
Hammadde üretecek dev yatırım
SASA'da teknik kadro ve know how sağlam ancak teknoloji eskiydi. Verimlilik için çalışmalar yaptık. Bunlar da rakamlara yansıdı. İkinci aşama olarak büyük yatırım projelerimiz konusunda harekete geçtik. Bunlardan elyaf yatırımına geçen sene karar verdik. Makineler önümüzdeki yıl gelecek ve 2018'in 4. çeyreğinde devreye girecek İkinci etap poy iplik tekstüre yatırımı, sonrasında da pet şişe yatırımı kararı aldık. Daha rekabetçi olmak için, ana hammaddelerimizi de kendimiz üretelim dedik. Nihayet, kamuoyuna açıkladığımız ve şu anda Ekonomi Bakanlığı'nda teşvik kapsamında bekleyen 3.65 milyar dolarlık yatırım programımızın kararını aldık. Arsa bakarken, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) ait Hatay-Dörtyol'daki 2.9 milyon metrekarelik yeri gördük. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndan orayı almak için görüşmelerimiz devam ediyor.
Çin'i bize farklı anlattılar, korkulacak bir yapı değil
Merinos üretiminin yüzde 70-75'ini ihraç ediyor. SASA'da bu oran yüzde 40-45 gibi. Elbette bu artacak. SASA'yı dünya ölçeğinde firma yaparken, 'Kuzey Afrika'nın, Ortadoğu'nun Türkiye'nin, Avrupa'nın ve Rusya'nın polyester üssü yapacağız' dedik. Bu civardaki tüm tesisler eski, rekabetçi değiller. Polyesterin yüzde 80'ini Çin üretiyor. Biz ana hammaddeleri kendimiz üreteceğiz, böylece rekabetçi olacağız. Avrupa'nın son teknolojilerini getiriyoruz. Hammadde ve enerji fiyatlarımız Çinlilerle aynı. Geriye sadece işçilik kalıyor. Kuracağımız teknolojik yatırımlarda, işçiliğin payı ciro içinde yüzde 1'i geçmeyecek. Otomasyonları kuracağız.
Örneğin parça makine halısında Çin bizle rekabet edemiyor, edemez de. Alt yapı oturdu. Hammaddeye Gaziantep'ten ulaşabiliyorsunuz. Dünya payı yüzde 35'in üstüne çıkmış Gaziantep'le rekabet edemiyorlar. Çin'i bize farklı anlattılar. Çok korkulacak bir yapı değil. Çin'de sanayinin olduğu yerlerdeki ücretler Türkiye'dekinden çok farklı değil. İşçilik içindeki payımıza baktığımızda polyesterde yüzde 1, halıda da diyelim ki 7. Siz 3 puan pahalıya mal etseniz bile Ar-Ge ile farkı kapatacaksınız.
Polyester üretiminin yüzde 7'sini yapabilecek güçteyiz
Önemli olan bizim iş adamımızın hammaddeye Türkiye'de ulaşması. SASA olarak polyesterde bunu yapacağız. Daha sonra elyaf, cips, iplik, bunun dokuması dalga dalga büyüyecek. Sanayici taşıma suyla değirmen döndürmeyecek. Su burada olacak. Aklınıza ne gelirse polyesterden ayrıca geri dönüşümü olan bir hammadde. Gömlekte çocuk bezlerinde, paranın içindeki emniyet şeridinde polyester var. Avrupa'daki bir firmanın ürettiği bu şeritlerin hammaddesini SASA veriyor. Biz 3.65 milyar dolarlık yatırımı devreye aldığımız zaman dünya polyester üretiminin yüzde 3'ünü yapacağız. Bölgesel olarak düşünürsek, yüzde 5'leri 7'leri yapmamız lazım. Dünya polyester üretiminin hacmi yıllık 60 milyon ton, değeri de 90 milyar dolar. Türkiye daha büyük yatırımları yapacak yapıya sahip. Yeter ki insanlarımız kendilerine, ülkelerine güvensinler. Üretmeliyiz, çalışmalıyız. Biz zevk-i sefa içinde yaşayacak bir ekonomide değiliz.
Varoştaki bir kahvede oturup sohbet edemiyorlar
Sosyal projelere önem veriyoruz. Türkiye'de okula giden öğrencilerin 2000'de biri bizim inşa ettiğimiz okullarda okuyor. Hastane, cami, üst geçit yapıyoruz. İşçilerimize 3 oda bir salon yaşanabilir şartlarda 850 konut yaptık. Hepsi benim derseniz olmaz. Şu anda tüm şirketlerimizde karlılığın yüzde 10'u ile 15'ini çalışanlarımızla bayramlarda paylaşıyoruz. İşçilerimiz de kendilerini buranın sahibi olarak görüyor. Başarı öyle kolay olmuyor. Biz patron filan değiliz, işçi çocuğuyuz. Yaka olayını kaldırıyoruz. Beyaz, mavi yaka olayı yok. Haklı olan paspas yapan bir arkadaşımızsa, haksız olan genel müdürümüzse, genel müdür gider. İnsani değerleri olmayanlar başarılı olamaz. İnsanlar bazen düşünce tarzlarıyla, kendilerine en büyük kötülüğü yapıyorlar. Belli bir çevreden arkadaş buluyorlar, belli bir de semtte oturuyorlar. Onun dışında hayatın içine karışmıyorlar. Gecekonduların, varoşların olduğu yerlere gidemiyorlar, bir kahvede oturup sohbet edemiyorlar. O zaman da toplumu tanımıyorlar.
Geleceğinizi zengin bir ülke bırakarak garantiye alırsınız
Herkes çocuğunu düşünür. Çocuğunuza para bırakarak, onu garanti altına alamazsınız, yer bitirir… Fabrika bırakarak da garanti altına alamazsınız, yönetemez, batırır… Mülk bırakarak da garanti altına alamazsınız, satar yer... Eğitimle de garanti altına alamazsınız, sokakta bir tinerci bıçaklar ölür. Peki nasıl garanti altına alabilirsiniz… Tek şart vardır; sanayileşmiş, kültürlü, zengin bir ülke bırakabilirseniz çocuğunuzun geleceği garanti altındadır. İşte bunun için bilgi birikimimizi her zaman Gaziantepli sanayicilerle paylaştık.
Patron ağa gidiyor, müdür ağa geliyor, buna kurumsallaşma deniyor
Erdemoğlu Holding'i yönetirken Ankara'dan Türkiye'yi yönetmiyoruz. Eyalet eyalet yönetiyoruz. Eyaletin içinde il il yönetiyoruz. Mesela grubumuzun içinde SASA bir eyalettir.
Mesela elyaf bölümünü, cips, iplik bölümünü ayrı ayrı il olarak kabul ettik. Başlarına valiler koyduk. Böylece daha hızlı yönetebilir hale geldiler. Her fabrika kendi yerinde yönetiliyor. Onun için bizim yönetim sistemimizde Genel Müdürlük diye bir binadan icazet almak zorunluluğu yok. Sistemimiz yatay. Problem çözme, karar verme çok hızlı. Konik sistemde diyelim aşağıda bir problem var; 'X'. O yukarı kadar 8 katmanda 'Y' olarak çıkıyor. 'Y'ye göre çözüm üretiliyor. O aşağı inene kadar 'Z' oluyor. Problem X çözüm Z... Bu tür firmaların gelecekte başarılı olması mümkün değil. Çökecekler.
Bu yapı bir hastalık getiriyor: Ağalık hastalığı. Çünkü genel müdürlük binasında oturanlar, diğer çalışanlara göre kendisini ağa zannediyor. Bunu sistem yaratıyor. Onların suçu değil. Bizde ağalık yok. Kurumsallaşma denetlemedir, kuralların herkese aynı işlemesidir. Ama bizde patron ağa gidiyor, müdür ağa geliyor, buna kurumsallaşma deniyor.
25 sene evvel 'İbraam'dım, bizi işimiz yarattı
25 sene evvel adım 'İbraam'dı. Şimdikinden daha yakışıklıydım, aklım daha iyi çalışıyordu. Daha dinamiktim, daha hırslıydım. Bugün 'İbrahim Bey'… Eğer bende bir keramet olsaydı, o gün bana 'İbrahim Bey' derlerdi. Eğer o gün söylemeyip, bugün söylüyorlarsa, işimizin sayesinde. İbrahim Bey'i işimiz yarattı, biz İbrahim Bey olarak işi yaratmadık. Bakış açısındaki en önemli farklılık bu. İnsanlar kendileri yaptıklarını zannediyorlar. Onun için aile olarak, 'Bizi işimiz yarattı' diyoruz. Babamız rahmetliden öğrendik; 'Ben yaptım dersen, çöküşün başlangıcındasındır'. 'Biz yaptık' ya da 'Kısmet oldu' diyeceksin. Esas olan sistemdir. 'Benim' demek sistemin dinamitidir. Bizim diyorsak, ülkemizin diyorsak farklıdır.
Tekirdağ planı suya düşünce, SASA'yı aldık
Biz grup olarak halıda ülkemiz için yapabileceğimizi yaptık. Türkiye'nin makine halısındaki yüzde 35'lik payı yüzde 45'lere çıkacaktır. Farklı bir alana yatırım yapmayı istedik. Türkiye'nin 1.5 milyar dolarlık polyester ürün ithal ettiğini gördüm. Bu rakam yan ürünlerle birlikte 2 milyar dolara kadar çıkıyor. Çin'deki fabrikaları gezdim. 'Türkiye'de biz bunu yaparız' dedik ve 5 yıl önce polyester yatırımının kararını aldık. O zamanki Tekirdağ Valimiz, şimdiki Gaziantep Valimiz Ali Yerlikaya, tam o sırada 'Tekirdağ OSB yapılıyor' diye bir duyuru yapmıştı. Biz de onlardan asgari 2 milyon metrekare yer istedik. Arazinin toplamı 4 milyon metrekareydi. 500 bin metrekare yer verebileceklerini söylediler. Bir yıl aidatımızı yatırdık. Ancak Bölge Mahkemesi, tarım arazisi olması nedeniyle burada yürütmeyi durdurma kararı aldı. Tekirdağ planımız böylece bitti. Marmara'da yeni arazi aramaya başladık. Bu sırada SASA satılmış, Rekabet Kurulu'nda bekliyordu. Biz de gittik görüştük, sonrasında el sıkıştık. SASA bize geçti.
Haberin Kaynağı: Dünya
Haberin Bağlantısı: https://www.dunya.com/sirketler/128-milyarlik-yatirim-baslatti-hedef-kuresel-pazarin-yuzde-3u-haberi-373006